Tarihden

Osmanlı kadını ve politika

Kimi dönemlerin ayrıksı durumları dışında, kadının toplumsal ve ekonomik yaşamdaki yeri son derece önemsizdi Osmanlı toplumunda. Ancak, osmanlı kadını politikadan tümüyle yok değildi.

Özellikle, 1908 devrimi sonrasında ve onu önceleyen birkaç yıl içinde, kimi kadınların siyasal etkinliklere katıldıkları görülür. Gerçekten de Türk kadını, Meşrutiyet hareketine yabancı olmamış, bu büyük özgürleşme açılımına özveriyle katılmıştır.

O dönemde kadınlar, İttihat ve Terakki Komitsi’nin isimsiz, görülmezve sadık mesajcıları haline gelerek bu barışçı devrime hizmet etmişlerdir. Böylece, kadınlar sık sık kocalarının ya da ana-babalarının mektuplarını saklakla görevlendirilmişlerdir. İlke olarak haremin dokunulmazlığı, orada hiç arama yapılmaması, onların bu görevini kolaylaştırıyordu. Böylelikle, Manyasizade Rıfat Bey’in baldızı Zişad Hanım, 20 yıla yakın bir süredir Jön Türk komitesine hizmet etmişti. Diğer kadınlarsa, komitenin yayınlarını çevirip Fransız ve İngiliz gazetelerine gönderiyordu. Hatta Selanik’te bir kadınlar devrim komitesi vardı. Başkanı Reşit Paşa’nın karısı Emine Samiye Hanım’dı. Evmine Samiye, Cevat Paşa’nın kızı. Fatma Aliye’nin de kız kardeşiydi. Bir edebiyatçı olarak sefalet adıyla yayımladığı bir romanı büyük bir başarı kazanmıştı.

Meşrutuyetin ilanından sonra kadınlar, ellerinde kırmızı beyaz flama ve bayraklarla başkent sokaklarında gösterilerde bulundu. ‘Yaşasın vatan, yaşasın hürriyet, yaşasın millet’ diye bağırdılar. 1908 yılında bir grup kadın, dinleyici olarak meclise girmeye kalkıştı.

Ne var ki bu toplum yaşamına katılma hareketi, ancak birinci dünya savaşı sırasında gelişecektir. Türk kadını, bu kez cephedeki askere yardım için bir araya gelmişti. Var olan dernekleri çoğaltmışlardır. Kimi kadınlar, ordunun yardımcı hizmetlerine yazılarak kendilerini yaralıların hizmetine adamışlardı. Adana bölgesinde, Celal Paşa’nın buyruğuyla asker kadınlar bölükleri bile kurulmuş, ordunun geri hizmetleri bunlara emanet edilmişti.