Yazılar

On yıl önce: Home Office Durumları

Düşünürdüm kendi kendime. Evden çıkmadan, gezmeden tozmadan yaşanır mı? Yaşanır ama… derdim ve o ama’nın devamı getiren kelimeler her seferinde farklı olurdu. “Yaşlanınca”, “Elden ayaktan düşünce”, “Agorafobi olunca”… Bahane çok, niyet önemli yani. Ama evden hiç çıkmadan yaşama süresi bölümünün boşluğunu hiçbir zaman dolduramamıştım.

Sonuçta biz insanlar sosyal varlıklarız, topluma karışmamız, bir yerlere gitmemiz, çalışmamız, insanlarla beraber olmamız ve tabii ki bol bol alışveriş yapmamız lazım. Hepsi yaşamak için sonuçta… Karnımızın doyduğu gibi ruhumuzun ve sosyal yönlerimizin de doyması gerek.

Şimdi bütün boşlukları yaşayarak doldurdum. Çok güzel de yaşanıyormuş mecbur kalınca. Hele hele günümüzde teknoloji bu kadar zirve yapmışken, öyle de güzel gidiyor ki işler. İnternet bağlantısı ve bilgisayar olsun yeter…

Psikoloji mi? Tabii ki bozuluyor. Ama zaten normal psikolojiye sahip değilseniz bozulup bozulmadığı çok önemli değil. Sınırlar genişse, o aralarda pinpon topu gibi gidip geliyorsunuz. Biz medya çalışanları da hiçbir zaman normal sınırlar içinde yaşamamışızdır. Çünkü bizim yaptığımız normal işi değil tam deli işidir.

Evde Tek başına

Her şey güzel bir nisan sabahı kahvaltıyı bahçede yapma heyecanı ile başladı. Ağaçlarda tomurcuklar yeni yeni patlamış, doğa gerinerek uyanma aşamasındaydı. Kışın yağmurların hamur gibi yoğurduğu toprak, çimlerin aynı boya gelmesiyle çukur ve tümsekleri saklar hale gelmişti. Tek bir adım yetti ayağımın burkup düşmeme. Sonrası şiş ve mor bilek. “Geçer” dedim. Ama geçmedi. Akşam panik halinde hastanenin acil servisine gidince önce iyi haber geldi “Kırık yok”… Derin bir oh çektim ama ardından “Her iki taraftaki yan bağlar kopmuş”…  Ne yapacağız? 3 hafta üzerine basmayacakmışım. Yoksa daha kötü olurmuş. Önce isyan, sonra “Ya daha fazla uzarsa” korkusuyla kabullenme. Ayak kalp hizasından yukarıda, üzerine basmak yasak, zaten basamıyorum. Karargahımı salona kurdum. Ağrıdan uyku yok çünkü.  E peki işler? Eyvah… Allahtan serbest çalışıyorum ama yine de sağa sola röportaja toplantıya gitmem gerek. Allahtan arkadaşlarım nöbetleşe gelip yürüme özürlü durumumda yiyecek ve içecek gibi ihtiyaçlarımda yardımcı oluyor. Bir de iki köpeğin doyurulması ve temel ihtiyaçları var. Tamam onları hallettik. Ya evdeki yiyecek stokları tükendiğinde?

Ve tükendi. Komşu kızı aynı zamanda haşarı asistanım Selin “Figen abla çay bitiyooo” dedi. Eyvah eyvah. Keşke biten çay olsa, hepsi sırayla dibi bulmuş. Hemen Migros’un internet sitesi www.migros.com.tr ‘ye girip eksik gedik neyse sipariş verdim.  3 saat sonra Selin poşetleri içeri taşıyordu. Yemek işini de www.yemeksepeti.com  ve sevgili arkadaşlarımın yaptığı makarna, pilav, et sote gibi şeylerle geçiştirdk.

Kaçırılan köpek için sosyal ağ

İkinci haftaya girdiğimde ayağımda alçı ve iki koltuk değneğiyle yürümeye başlamıştım. Evime en yakın alışveriş merkezi 2 km uzakta olduğu için bütün temel gıda ihtiyaçlarımı internetten verdiğim siparişlerle karşılıyordum. Ama kendi derdime düşmüşken faturaları ödemeyi unutmuştum. Yine hesabım olan bankaların web siteleri imdada yetişti 1 liradan başlayın 2.75 TL’ye ulaşan komisyonlarla faturalarımı ödedim. Sosyal medya sayesinde dostlarımla iletişimi sürdürüyordum ama artık para kazanmam gerekiyordu. Yine dostlarım sağ olsun, toplantılarımı evde yapmaya başladım. Röportajlarımı da…

Üçüncü ve bana göre son haftaya girdiğimde ise köpeklerimden biri garajın önünden kaçırıldı. Bahçe duvarındaki telin altından kaçıp sokağa kaçma alışkanlığı edinmişdi haylaz. Hareket kabiliyetimin olmadığı bir dönemde kendimi sokaklara atıp onu aramak istiyordum ama bahçe kapısına varana kadar ancak 10 dakika geçiyordu aksak ayağımla. Bütün sosyal medya sitelerinde durumu paylaştım, inanılmaz bir ağ oluştu. Yaklaşık 200 kişi Ginger’ı arıyordu. Barınaklar, RM’ler aranmaya başlandı. Hiç tanımadığım insanlardan mesajlar aldım. “Şuraya baktık yok ama haber bıraktık” mesajlarını atıyorlardı. Ben evde tek başıma diğer köpeğim Miço ile çıldırma aşamasına geldiğimde Ginger perişan ve yorgun bir şekilde kendi  kendine  2 gün sonra eve geri  döndü. Tam 30 saat uyuduktan sonra kendine gelebildi. Bu arada köpeklerin maması bitmek üzereydi. Yine bana yardım eden arkadaşlarımdan Ziyade “Bir günlük mama kalmış” dedi. Ne yapacaktık? Araba kullanmam yasak. Mamayı aldığım yer 17 km uzaklıkta. Hemen internete girip araştırma yaptım ve inanılmaz güzel bir güzel site buldum. Aynı gün kargo diyordu, denedim: www.adresemama.com  Gerçekten 24 saat bile olmadan 15 kiloluk kocaman çuval kapıya gelmişti. Bir de köpek şampuanı hediyesi vardı. Sevdim bu siteyi.

Bahçede iş toplantısı olur mu? Olur, hem de bal gibi olur…

Üçüncü hafta bittiğinde evime 2.1 km uzaklıktaki hastanede kontrole gittim. Bu benim sakatlandıktan sonra ilk sokağa çıkışımdı. Doktorun tamam demesini beklerken “Hımmm… Şişlik inmiş ama 3 hafta daha üzerine basmayacaksın” cevabını aldım. “Araba kullanabilir miyim” diye safça sorduğumda “Araban otomatik mi? Dur bakiim, değildi. O zaman cevabım hayır” oldu. Bizim köyde herkes birbirini tanır, Dr. Eftal Bey’i kandırmamın imkanı yok. 3 hafta daha… Ya uslu çocuk olacağım ya da yaramazlık yapıp sık sık ayağımdaki problem devam edecek. Tamam, uslu duracağım…

E ne yapacağız? Benim para kazanmam gerek. Toplantılarımı ertele ertele, nereye kadar? En sonunda kendimi acındırarak değil ama açıkça “Ya bu toplantıyı bir ay sonra yapabileceğiz, ya da siz bana gelin” dedim. İyi de oldu. Tam 3 tane iş toplantımı evde yaptım. Her ne kadar birinde ben koltukta yatarak ayağım havada gayri ciddi olsa da laptop önümde, internet sitelerine girip işimizi hallettik. Ve garip olan, sağlam olduğum zaman bile bu kadar çok çalışmamıştım. İşleri tamamlayacağım diye gece gündüz, bazen 40 saat aralıksız çalıştım. Gidecek yerim yok zaten ya salon, ya yatak odası yağmur yağmıyorsa da bahçe.

Ve laptop kırılır…

Evdeyim ve genelde iki köpekle beraber evde tek başımayım. Beni gerçek dünyaya bağlayan tek şey bilgisayar, internet hattı ve telefon. Ve bir gün laptop’umun kapağını hızlıca kapatınca olanlar olur. Ekran pert… Ne yapacağım? Allahtan evde emektar bir PC var, manevi canım oğlum İkram gelip laptop’umu PC’nin ekranın bağlıyor ve çalışmaya devam ediyorum. Çalıştıkça para kazandığım için çalışmam gerek. Masada çok zor. Hemen internete girip yeni laptop’um Casper’ın en yakın yetkili servisi ile e-posta yoluyla irtibata geçiyoruz. Fiyat teklifi alıyorum, bir takım yazışmalar ve pazarlık oluyor e-posta aracılığıyla, bir günde teslim sözü alıp bilgisayarımı gönderiyorum. Hemen tamir olup geliyor, iyiki de geliyor. Aşağı sarktıkça şişen bir ayakla yemek masasında çalışmak gerçekten zormuş.

Şimdi şımarma zamanı

Evde tek başıma yaşamaya alıştım… Bir de dünyaya internetle bağlanmaya. Arkadaşım Ziyade bir gün bir internet sitesi söylüyor ve girdiğimde benim için dünya duruyor. İnanın bu ayakkabı sitesine girip de ayakkabı almadan çıkmayacak kadın tanımıyorum. Ve yürümeye başlayacağım günleri hayal ederek 12 cm yükseklikteki topuklu ayakkabıyı sipariş ediveriyorum. Yanımdaki iki kız arkadaşımla beraber. Valla birkaç kadın bir araya gelip bu ayakkabı sitelerine bakmamalı kardeşim, sonu alışverişle bitiyor İnanın 24 saat dolmadan elime ulaşıyor. Dur ya, ben bunu daha 2 ay giyemem. Ama olsun… O kadar güzel ki… Bir tane daha alıyorum.. Sonu yok biliyorum ama vitrin vitrin gezemeyeceğime göre site site gezip, alıveriyorum… Yani bir daha hiç yürümesem ben “internet ve bilgisayarla hayatı devam ettirebilirim yahu” diyorum. Allah korusun tabii ama gerçekten öyle. Onlar sayesinde para kazanıp onlar sayesinde harcar haldeyim…

Son durum

Artık seke seke yürüyorum. Motosiklete ne zaman bineceğim, ne zaman arabamı kullanabileceğim, ne zaman birilerine bağımlı olmadan bir yerlere gidebileceğim,  ne zaman topuklu ayakkabı giyeceğim, ne zaman surf yapacağım, ne zaman köpeklerimi alıp koşturacağım belli değil… Doktora göre bir ay daha dikkat etmem gerek. Ama artık “Evden çıkmadan yaşanır mı” sorusuna cevap verebiliyorum. Psikilojik etkileri bir yana, süre önemli değil. Eğer bilgisayar ve internet üzerinden hayatınızı kazanabiliyorsanız ve bütün işlerinizi bu şekilde halledebiliyorsanız, önemli değil. Ben zaten deliyim, hiç evden çıkmadan yaşayabileceğimi öğrendim…  Hem de tek başıma, yani çoğu zaman… Demek ki bir sonraki yazım “İnternetten nasıl para kazanırsınız” olacak…

(Figen Onur, 13 Haziran 2012, Bilgi Çağı)