GeziYaşamYazılar

Uyuyan devin gölgesindeki Kaş

“Kaş’a bir kere giden büyülenir, tekrar tekrar gelmek ister” derler. Türkiye’nin en iyi tatil bölgelerinden olan Akdeniz’in kıyısındaki bu şirin tatil yöresinde sanki günler daha uzun, zaman durmuş gibidir

Tarih, doğa, Akdeniz’in masmavi suları… Her mevsim ayrı bir güzelliği vardır Kaş’ın… Ama Kaş’a ulaşmak, gitmek öyle pek kolay değil. Kısıtlı zamanınız varsa önce Dalaman’a gidip, oradan araba kiralamanız gerek. Dalaman – Kaş arası 150 kilometre. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra kendinizi bir anda zaman tünelinden geçmiş gibi fazla el değmemiş, çok fazla şehirleşmemiş bir Akdeniz kasabasında buluyorsunuz. Tabii ki öncelikle bütçe önemli. Zaman sıkıntısı da yoksa otobüs ile ulaşım daha ekonomik. Tarih ve doğa adeta iç içe geçmiş, karşıda Meis Adası manzaralı. Deniz o kadar temiz ki, derin sularda bile dibi görmek mümkün. Kaş’a Antalya’dan gidecekseniz biraz daha uzun sürüyor, 170 kilometre. Ama benim tavsiyem, mutlaka kendi aracınızla gitmeye çalışın. Çünkü Kaş’a gidince sadece Kaş’ı değil, çevresini de gezip farklı bir tatil geçirme şansınız var. Gündüzleri büyüleyici doğasının tadını çıkarırken, geceleri de oldukça hareketli olan gece hayatını yaşayarak eğlenceli bir tatil geçirebilirsiniz.

Kaş’ta neler yapılır?

Dalış turuna mutlaka katılın. Türkiye’nin en iyi dalış merkezlerinden olan Kaş’ta birkaç tane dalış okulu var ve günlük turlarla dalış kursu veriyorlar. Likya mezarlarını ziyaret edin. Kaş’ın çarşısını gezin. Günübirlik olarak çevredeki doğal ve tarihi yerleri ziyaret edin, pasaport ve vize hazırlığınız varsa bir günlüğüne Meis Adası’na geçin. Aksiyon sevenlerdenseniz yamaç paraşütü, tırmanış ve trekking yapabilirsiniz. Mutlaka balık yiyin, yanında Ege ve Akdeniz mezelerini unutmayın.

Kaş’ın Plajları

Eğer şehir merkezinde değil yarımada tarafında kalıyorsanız büyük bir olasılıkla kaldığınız otelin hemen önünden denize giriliyordur. Merkezde kalanlar için de, yakın mesafe plajlar mevcut.

Küçükçakıl: Kaş’ın en gözde plajı olan Küçükçakıl Plajı, Kaş’ın tam merkezinde. Meydan’dan 5 dakikalık bir yürüyüş sonrası Küçükçakıl’a ulaşabiliyorsunuz. Dev kayaların üzerinde, tahta platformlar var. Denize uzun bir merdivenle iniliyor. Yüzerken yanınızdan dev kaplumbağalar geçebilir, sakın şaşırmayın.

Büyükçakıl: Küçükçakıl Plajı’ndan yürümeye devam ederseniz 15 dakika sonra Büyükçakıl Plajı’na ulaşabilirsiniz. Yürüyüş sevmeyenlerdenseniz aracınızla 5 dakikalık yol. Denize sahilden girebilirsiniz.

Bayındır Limanı: Kaş içinde denize girmek istemiyorsanız tekneye binerek 5-10 dakikalık bir yolculuktan sonra Bayındır Limanı’na gidebilirsiniz.

Buraları Mutlaka Görün

Kekova: Benim favorilerim başında geliyor. Kara ulaşımı yok. Önce Üçağız Köyü’ne gidiyorsunuz. Burası küçücük bir yer. Hem yöre halkıyla hem de diğer turistlerle bir gün içinde kaynaşıyorsunuz. Küçücük bir meydanı, bir-iki tane balıkçı restoranı var. Hepsi denizin kıyısında… Oradan teknelerle Kekova’ya geçebilirsiniz. Mutlaka batık şehri görün. Tabii yine tekneyle… Bir kısmı suyun yüzeyinde ama büyük bölümü denizin altında kalmış. Kekova Köyü’nün üstünde Kale var. Rodos Şövalyeleri tarafından yapılmış. Kale’ye çıkan dik merdiven sağlı sollu köy evleri serpiştirilmiş gibi. Fotoğraf makineniz yanınızda olsun. En güzel pozları yakalayacaksınız.

Patara Antik Kenti ve plajı: Türkiye’nin en uzun sahil şeridine sahip Patara’da yılın en güzel zamanları Ağustos sonu ve Eylül başı. Tarihle doğanın kucaklaştığı bu muhteşem plajda mutlaka bir gününüzü geçirin. Plajın başlangıcında yiyecek ve içecek temin edebileceğiniz bir restoran var. Plajda ileri gitmek istiyorsanız yola çıkmadan önce yanınıza mutlaka su ve yiyecek bir şeyler alın. Kumsalda yürürken fark etmeden uzaklara gidebilirsiniz. Patara’dan ayrılmadan önce de antik kentteki kalıntıları gezmenizi tavsiye ediyorum. Dünyanın ilk parlamento binası, fener, yollar… Zamanın en parlak medeniyetlerinden birini barındıran kalıntıları keyifle gezeceksiniz.

Xanthos Antik Kenti: Likya uygarlığının en eski ve en büyük yerleşim yeri. Acıklı bir hikayesi var. Pers istilasına uğrayıp, kentlerini savunamayacaklarını anladıklarında önce kadınları ve çocukları öldürmüşler… Sonra da binaları yakıp toplu intihar etmişlerdir. Ancak şehrin muhteşem yıllarına ait kalıntılar hala turistler tarafından büyük ilgi görüyor. Antiphellos Antik Kenti: Kaş’ın hemen dibinde bulunan antik kent, özellikle kaya mezarları ile ön plnaa çıkıyor. Yine kayalara oyulmuş tapınaklar da ziyaretçilerin en çok rağbet ettiği yerlerin başında geliyor.
Gömbe Yaylası: Kaş ve çevresini gezdikten sonra, “Başka” derseniz, değişik bir deneyime hazır olun. Herkesin pek bilmediği bir yer var: Gömbe Yaylası. Sabah kahvaltıdan sonra arabanıza veya motorunuza atlayıp 70 km yolculuk yaptıktan sonra Gömbe’ye varacaksınız. Yemyeşil, serin ve adeta büyülü bir yer.

Uyuyan Devlerin Aşkı

Kaş ve Meis’in ortak bir efsanesi var. Kaş’ın merkezinden, her yerden görünen uyuyan dev bir erkek siluetini andırır hemen Kaş’ın üzerindeki tepe. Tam karşıdaki Meis Adası’nda da eşi, taştan dev bir kadın uyur. Efsaneye göre, bu iki aşık depremle ayrılmış. Deniz aradan çekilip iki kara buluşunca bu uyuyan iki aşığın uyanıp buluşacağı söylenir.